356 s, Türkçe
Yazılı kaynaklar ve arkeolojik veriler, yüksek dağ silsilelerinden oluşan Doğu Anadolu ve çevre bölgelerinin tarihinin yakın zamanlara kadar olduğu gibi Demir Çağ ve öncesine uzanan dönemlerde de aşiret yapıları üzerinden kurgulanması gerektiğini gösterir. Coğrafya, küçük dağınık yerleşme biçimini, kırsal yaşamı zorunlu kılmıştır. Büyük kentleri besleyecek, su kaynakları, tarım arazileri yoktur, ticaret yollarının güzergâhı üzerinde değildir. Ancak bu topografya ve iklim, Urartu’nun büyük yatırımlar yapmasına ve bölge gerçekliğine uygun bir sosyo-ekonomik yapı oluşturmasına engel olmamıştır. Devlet tarafından organize edilen ya
da kuralları belirlenen homojen bir kültürel yapı oluşturmayı başarabilmişlerdir.
"Aşiretten Devlete” vurgusu, Urartu’nun belli bir aşiretten doğup gelişen bir devlet sistemini tanımlamaktan çok, Urartu ile gelen sosyo-ekonomik ve idari sistemdeki dönüşümün vurgulanmasını amaçlar.
Urartu Krallığı’nın yayılım alanında gerçekleştirdiği en önemli icraatlardan biri, yerleşik nüfusu arttırmak olmuştur. Surlarla çevrili krali sitadellerin etrafında, arkeolojik verilere göre geniş alanlara yayılan yerleşimlerde binlerce insan iskân edilmiştir. Bazı yazıtlarda tehcirle getirilerek bu kentlere yerleştirilmiş insanlardan açıkça bahsedilir.
Bu bölgelerde, tarihsel süreçte, birçok egemen devlet tarafından yerleşikliği teşvik edici yöntemler uygulanmıştır. Çoğu zaman asayiş amaçlı bu politikaların Urartu Dönemi ile başladığını söyleyebiliriz. Urartu’da öncüsüz gibi görünen birçok unsur, nüfus yapısındaki bu değişimle ilişkilidir.