Alâattin Eser'in transkripsyonu. 591 s. + 3 harita, Türkçe.
'Seyáhatnáme-i Hudûd'' layık olduğu ilgiyi hiçbir zaman göremedi. Şimdi tartıştığımız sınır bölgesinden (İran) söz eden en güvenilir ve hiç eskimemiş bir kaynaktır. Askerinden diplomatına kadar ilgili herkesin, özellikle de İran'ın tazminat talebinde bulunduğu toplantılara katılan Türk görüşmecilerin elinin altında bulunması gerekir. - Murat Bardakçı
***
Türk edebiyatında "Seyahatname" türündeki eserler arasında "Seyâhatnâme-i Hudûd"un, özellikleri dolayısıyla ayrı bir yeri olduğu gerçektir. Bu özellikleri, yıllar önce Tarih ve Toplum dergisinde yayınlanan, bugün artık bir 'önsöz' durumunu almış olan ve bu kitabın başına da eklenen tanıtma yazısında anlatmaya çalışmış idik.
Seyâhatnâme, metnine hiçbir müdahalede bulunulmadan, bugün kullanmakta olduğumuz harflere çevrilerek yayına hazırlanmıştır. Görüleceği gibi, kitapta meskûn yerler ile aşîret adları oldukça büyük bir yekûn tutmaktadır. Gezinin yapıldığı tarihlerden bu yana geçen yaklaşık 150 yıllık bir zaman içinde yer ve aşîret adlarında; özellikle aşîretlerin geçim kaynakları, hâne ve çadır sayıları ile nüfuslarında muhakkak ki değişiklikler olmuştur. Bunların tespitleri veya bugüne göre kıyaslamaları yapılmamıştır. Ancak, yazar tarafından gereken yerlerde "Derkenâr" olarak verilenlerden ayrı olarak, tarafımızdan hazırlanan bir açıklamalar kısmı kitabın sonuna eklenmiştir.
Yukarıda anılan özel adlardan metinde harekeli olarak yazılmayanlarının yeni harflere tatbikinde, Arap harflerinin karakteristik özellikleri gözönüne alındığında, yanlış okumaların var olacağı şüphesizdir. Şimdiden bu tür yanlış okumalar için bir özür dilemenin yerinde olacağı kanaatindeyim.
Hudûd Seyâhatnâmesi, yıllardan beri süre gelen Osmanlı İran sınır anlaşmazlığının giderilmesi için 1847'de Erzurum'da toplanan uluslararası bir komisyonda (Tahdîd-i Hudûd Komisyonu); Osmanlı Devletini temsil eden Kimyager Dervîş Paşa başkanlığındaki Türk Heyetinde bulunan Mehmed Hurşîd Paşa tarafından kaleme alınmıştır.