200 s, Türkçe
“… öyküleri seviyor ama vazettikleri hakikate de kuşkuyla yaklaşıyoruz. Çünkü biliyoruz ki, insanın el yordamıyla yaşadığı bu dünyada, doğruluğundan emin olabileceği mutlak bir hakikat yok; ne biliyorsa kendine ve hayata dair, her şey hikâye!” Öykülerinde / mitlerinde ararken insanı, farklı dünya görüşlerinin farklı çözümlemeleri temellendirdiğini tespit edebiliriz. Bilmemiz gereken, hiçbir yorumun tek başına bütüncül kavrama için yeterli olmayacağı. Bireysel ya da kolektif bir miti yorumlamanın, ancak bir başka mitin içinden mümkün olacağını da unutmamalıyız. Hiç kimse gerçeğe sahip değil.
Bu farkındalık, temel etik sorunsalımıza yapıcı bir önermeye de açıyor bizi: Kendi dünya görüşümüzü “öteki” üzerine örtmekten imtina etmek, anlıyor / açıklıyor gibi yaparken yargılamaktan kaçınmayı insanbilimlerinin şiarı olarak benimsemek, her şeyin referansının insan zihni olduğunu varsaymak ve bütünü kavramaya bir nebze olsun yaklaşabilmek için çoğulcu-eşitlikçi ve dahi kendinden kuşkulu / ötekiye meraklı bir tutumun esas olduğunun farkındalığı, birlikte-dünyadalığımızı zenginleştirmek için elimizdeki tek formül.