160 s, s/b resimler, Türkçe.
Kitap yayına hazırlanırken, doğrudan ulaşmayı hedeflediği tasarım öğrencilerinin dünyasını doğru algılayabilme amacıyla, grafik ve kapak tasarımı mimarlık eğitimini henüz tamamlamış olan, genç tasarımcı ve illüstratör Hatice Kübra Karakaya tarafından; desenleri ise henüz bir lise öğrencisi olan Ecem Ünlü tarafından çizildi. Böylece hem içeriği hem tasarımı hem de yaklaşımıyla “dikte eden, doğru yolu gösteren, mesafeli” bir kitap yerine “okuyucusunun cebinden ayırmayacağı” yalın, samimi bir kılavuz olmasına çalışıldı.
Mimarlık öğrencilerinin meslekleri ile tanıştıkları ilk yıl, bazı öğrenciler için çok sancılı geçer. Prof.Dr. Havva Alkan Bala, bu süreci yaşayan eski bir mimarlık öğrencisi ve yakından izleyen bir mimarlık hocası olarak hazırladığı kitapta genç tasarımcılara sesleniyor:
“Yaşadıklarınızı anlıyorum. Sakin olun, bocalamanız olağan, sorunlarınızın yanıtları var...”
Havva Alkan Bala, öncelikle genç mimar adaylarının anne ve babalarına hitaben kaleme aldığı bir mektupla kitaba başlıyor:
“... Sizinle kolaylıkla hemfikir olan evladınızın şimdi neden sürekli her şeyi eleştiren, sorgulayan ve hatta azıcık da ‘çokbilmiş’ bir havaya girdiğini anlamakta zorlanıyorsunuz. Aslında durum sandığınız kadar karmaşık değil. Evladınız mimarlık okuluna devam ediyor, hepsi bu. Sürecin sonunda siz de çocuğunuz da ödülünüzü alacaksınız...”
Ardından da genç tasarımcılara dönüyor ve hem onların kafalarının içinde sürekli yanıt aradıkları hem de çevrelerinde sıkça karşılaştıkları soruları sıralıyor; bulduğu yanıtları da samimi ve yalın bir dille paylaşıyor:
“Mimarlık yetenek işi midir? Çizim becerim yok, nasıl hazır olacağım?
İç mimar mısın, yoksa dış mı? Okuldan sonra nasıl bir hayat var?
Bu sorular uzayıp gider... Ama endişe etmeyin. Okul yıllarınızda kendi yolunuzu bulmaya çalışacaksınız. Bu çabanız, okulun yalnızca nasıl öğreneceğinizi ve tek bir bilgi kanalından değil farklı alanlardan beslenerek nasıl gelişebileceğinizi öğreten bir yer olduğunu keşfettiğinizde sona erecek...
Genç arkadaşlarım; üniversite sınavını kazandınız. Hem de insan yaşamına dokunan, en bilinen ve en eski üç meslekten biri olan mimarlık bölümüne yerleştiniz. Ailenizin gurur duyduğu, akraba ve hatta komşularınızın gıpta ile baktığı bir mesleğin öğrencisi olmayı hak ettiniz. Gerçekten havalısınız. Hoş geldiniz... Burada beraberce sohbet edelim. Ağaçların gölgelediği bir yolda yürüdüğümüzü, kuşların öttüğünü, huzur verici bir sessizlikte paylaşmak adına birlikte oturup konuştuğumuzu hayal edelim. Herhangi bir konuda birbirimizi ikna etmeye, ders vermeye, nasihat etmeye veya haklı çıkmaya çalışmayalım. Önyargılarımızda ısrar etmeyelim; aksine içimizde olup bitenlere, dış dünyaya bir göz atalım ve deneyimlerimizi paylaşalım. Ne dersiniz?”