Luvilere ilk olarak antik Anadolu medeniyetlerini inceleyen akademisyenler ilgi duymuştur. Luviler, daha gösterişli komşuları Hititler üzerine yoğunlaşan akademik söylemlerde on yıllar boyunca mütevazı bir yer edinmiş olmalarına rağmen, bu durum artık değişmektedir.
Hititolojik araştırmalardaki önemine karşın, Luviler üzerine yapılan tartışmalar Anadolu araştırmacılarının çevreleriyle sınırlı değildir. Luvi dilinin en yakın akrabaları olan Likya ve Karya dillerinin kanıtlarına hiçbir zaman Hattuşaş hükümdarlığı altına girmemiş Güneydoğu Anadolu’da birinci binyıldaki alfabetik geçişte rastlanmıştır. Anadolu’nun batısında, başkenti Abasa/Efes’te bulunan bağımsız Tunç Çağı Krallığı Arzava’nın hükümdarları Luvice ya da Luviceye oldukça yakın isimler taşımaktaydı. Luvice bir ezgide, herkesçe olmasa da yaygın olarak Tunç Çağı Truva’sıyla özdeşleştirilen Wilusa’dan dönmekte olan bir kişiden bahsedilir. Grekçede Luviceden alınan birtakım sözcükler bulunmaktadır, üzerlerinde Anadolu hiyeroglifinin kullanıldığı objeler ise hem Truva hem de Miletus’ta bulunmuştur.
Bu objelerin her iki bölgeye de dışarıdan getirilmiş olduğu ihtimali olmasına rağmen, Batı Anadolu’da doğal yerlerinde bulunan birtakım grafiti ve kaya kabartmaları açıkça Anadolu hiyeroglifi ile yazılmıştır. Bütün bu bulgular Luvilerin Batı Anadolu’da, Miken ülkesinin yakın çevresindeki somut varlığına işaret eder. Birtakım başka savlar da bu tezdeki boşlukları doldurmak üzere kullanılmıştır. İlk olarak, Hitit Kanunları’nın son sürümünde Arzava’nın bir noktada yer adı olan Luviya’nın yerine kullanıldığı uzun zaman önce gözlemlenmiştir. Bazı akademisyenler bunu Luviya ve Arzava’nın özdeş olduğunun kanıtı olarak değerlendirmiş, bu da onları Luviya yurdunu Anadolu’nun batı kısmında aramaya sevk etmiştir. Ancak görünen o ki Luviler tüm Anadulu’ya ve hatta daha ötesine de yayılmıştır.
Luvi kültürü ve “Luvi kimlikleri” şu anda oldukça ilginç bir alan niteliği taşır ve uzun yıllar boyu böyle olmaya devam edeceğine dair güvenimiz sonsuzdur.
288 s, Türkçe.