622 s, Türkçe
11. yüzyıl 15. yüzyıl arası, Anadolu’da yaşanan pek çok toplumsal ve siyasi olay açısından karanlıkta kalmış bir dönem. Bunun pek çok nedeni var. Ancak en önde gelenler Bizans İmparatorluğu’nun dağılması nedeniyle imparatorluk kayıtlarının düzenini kaybetmesi ve Anadolu’nun yeni sakini olan Türk boylarının göçer karakterinden dolayı kayıt tutma diye bir özelliğinin olmamasıdır. Hal böyle olunca herkesin bir tarafından tuttuğu, hurafelerin, efsanelerin ve gerçeklerin iç içe geçtiği bir tarih anlatımı ile karşı karşıya kaldık. Özellikle Türkiyeli tarihçilerin birbirinden çok farklı tezleri işleri iyice karıştırmış durumda. Buna Bizans kayıtlarının farklı alfabesi ve antik Yunanca bilmeme sorunu yüzünden pek çok Türk tarihçi açısından ulaşılamaz olması da eklenince durum iyice karanlık bir hal almış. İşte tam bu noktada Speros Vryonis, Jr.’ın kitabı büyük önem kazanıyor. Hem Yunan hem Türkçe kaynakların birlikte kullanıldığı, ilginç tezleri barındıran bu öncü çalışmanın Türkçeye çevrilmesi gecikmiş de olsa çok önemlidir.
“Antik Çağ’da Doğu Akdeniz’in (Levant) Helenleşmesi ve yarı-Helenleşmiş Doğu Akdeniz’in ortak mirasçıları olan Bizans ve İslam toplumlarının asırlar süren çatışmaları. Bizans Helenizminin çöküşü ve 11. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar Anadolu’nun İslamlaşma fenomeni o bölgede ve o dönem içinde son kez kesişmişti. Çok geniş coğrafi ve kronolojik bir alana yayıldığı ve üç disiplinle kesiştiği için ( Bizans, İslam ve Türkoloji disiplinleri) fazlasıyla iddialı bir çaba bu belki de. Bu çalışma, Helmut Ritter’in 1959’da İstanbul’da bir lokantada, o dönemde bana başka bir anlamda söylemiş olsa da bir meydan okuma gibi görünen sözlerini bitirmiş oluyor artık. Bu ünlü oryantalist bana, gayet sakin ve yalın bir şekilde bu büyük kültürel dönüşümünün tarihini yazmanın imkânsız olduğunu söylemişti. Benim kendi çabalarım ister istemez bu büyük sorunun belli başlı alanları yüzünden kısıtlanmıştı. Araştırma için Selçuk, İznik, Trabzon devletlerinin ve Türk beyliklerinin çoğunun yeni ve ayrıntılı tarihlerine gerçekten çok ihtiyaç vardı. Gordlevski (1941)’den beri Anadolu Selçukluları, 1898 ve 1912’de Meliarakes ve Gardener’den beri İznik ve 1926’da Miller’dan beri Trabzon hakkında kapsamlı bir tarih yok. Bizans ve Anadolu Selçuklu arkeolojisi hala emekleme döneminde, bu dört yüzyıl içindeki önemli olayların ve bu olayların tarihlerinin tespitleri dahi henüz yapılmış değil. İslamlaşmanın Ermenistan, Gürcistan ve Doğu Anadolu’daki Suriye toplumlarında yol açtığı çöküşün öyküsü gerçekten işin özünü oluşturduğu halde, henüz yazılmadı.”