332 s, s/b resimler, Türkçe.
Gravürler, ilk görüşte, müthiş bir gerçeklik duygusu verir insana.Yalnızca kitaplardan okuyabildiğimiz ama asla göremediğimiz tarih, gravür sanatçısının gözünden canlanıverir karşımızda Gravürler, geçmişin geçmişin hiçbir zaman çekilmemiş fotoğraflarıdır adeta, ancak fotoğraftan farklı olarak sadece görüneni belgelemz gravürler. O kadar fazla anlam yüklüdürler ki, yakından bakıldığında,
üzerinde düşünüldüğünde, kentin sırlarını, bilinmeyenlerini, görünmeyenini ve kente atfedilenleri deşifre etmemizi sağlarlar.
İstanbul´u betimleyen gravürler üzerinde yaptığımız araştırma derinleştikçe, her sahnenin kentin önemli bir zaman dilimine ait öyküsünü anlattığını gördük. İlk bakışta anlamsız, hatta uydurma gibi görünen figürlerin, kentin ortak belleğindeki karşılıklarını keşfettik. Bu keşif, gravürler üzerinden, yeni, bilinmeyen, az bilinen veya unutulmuş kent öykülerinin okunabilmesini sağlamıştır. Gravürler, çizildikleri dönemde kentin nasıl algılandığını gözler önüne sermektedir. Algılayış farklılıkları sadece oryantalist bakış açısı ile açıklanamaz. Kaybolmuş bir kentsel gerçekliği, pekala gravürler üzerinden yakalamak mümkündür. İşta gravür sanatçısı bunu sağlayabilen kişidir; o, kentin coğrafyasını, tarihsel topoğrafyasını çok iyi araştırmanın yanı sıra kentin anlam dünyasını çözmüş, kentin ruhunu resim haline getirebilmiştir. Araştırmacı, gravürcünün hep bir adım gerisinden gelmekte, heran çözülecek yeni bir ipucu ile karşılaştırmaktadır. Bu da demektir ki, gravürlerde, bu kitapta okuyucuya aktarılanın ötesinde, keşfedilmeyi bekleyen nice ayrıntı, nice öykü yer almaktadır. Gravürler üzerinde bir İstanbul okuması yapmak için yola çıkıldığında, kente ilişkin dört yüz gravür incelenmiş ve içerilerinden yaklaşık yüz tanesi seçilmiştir. Kentin tarihsel kırılma noktaları ve kent imgesini belirlemiş olan tüm bakış açılarının bir araya getirilmesi amacı bu seçimde rol oynamıştır. Seçilen gravürler, kentin tüm mekansal özelliklerini gösterecek şekilde, bütünden detaya, kuş bakışı görünümünden kentsel odaklara sıralanmıştır. Doğal olarak coğrafya bu sıralamada etkili olmuştur. Tarihi yarımada´nın kent merkezi kimliği, tarihi yarımada´ya denizden ve karşı kıyıdan bakmaktadırlar. Dördüncü bölüm ise, Tarihi yarımda`nın kentsel odaklarını bir bağlam içinde betimleyen gravürler yer almaktadırlar. Dördüncü bölüm ise, Tarihi yarımada´nın ötesine geçilerek, Boğaziçi´ndeki mekanlara odaklanan gravürlere ayrılmıştır.
Gravürlerin betimlediği noktaların fotoğrafları, geçmişin anlam dünyasını günümüze taşımakta ve okuyucunun zihnine kazımakta çok önemli araçlardır. Bu kitap, okuyuıculara / izleyicilere bugün gördükleri ´´manzaralar´´ üzerinden, artık göremediklerini gösterebilmeyi, kentsel mekan üzerinden, kentin tarihini, kültürünü ve ´´belleğini´´ aktarılabilmeyi, , insanların kente bakışlarını ve kenti kavrayışlarını zenginleştirmeyi amaçlamaktadır.