226 s, Türkçe.
Türk halk tıbbının oluşumu ve gelişiminde özel bir yere sahip olan Uygur halk tıbbı; sağlık ve hastalık anlayışı, hastalıkların teşhisi, tedavilerde kullanılan yöntemler ve şifacıların vasıfları açısından gerek geçmişte gerekse günümüzde oldukça gelişmiş bir sistem üzerine kuruludur. İnanç sistemi, Doğu Türkistan’ın İpek Yolu güzergâhındaki farklı kültürler ile etkileşimleri, tıp alanında yapılan çeviriler ve yerleşik yaşamın zengin birikimi Uygur halk tıbbının oluşumunda mihenk taşı olmuştur. Bu tarihî ve kültürel birikimi geliştiren Uygurlar, gerek geleneğin icracıları ve kullanılan yöntemler gerekse de sağaltmada kullandıkları unsurlar açısından halk tıbbının sistemli hâle gelmesini ve reçetelendirilmesini sağlamışlardır.
Uygurlar, doğanın iyileştirme gücünü taklit ederek hastalıklara çare aramış, doğa ile iç içe bir yaşamın sonucu olarak geleneksel bilgiyi halk tıbbında tecrübe ile uygulamış ve aktarmıştır. Türklerin doğayı makrokozmos, insanı da mikrokozmos olarak addetmesi ise Uygur halk tıbbının temel felsefesini oluşturmuştur.
Çoğu toplumda olduğu gibi Uygurlarda da ilk tedavi yöntemleri sihri/büyüsel tedavi esasına dayanmıştır. Ancak Uygur şifacılarının halk tıbbının sihri/büyüsel tedavilerine ek olarak maddi tedavi içeriklerini de kullandıklarını, aynı zamanda geleneksel eczalık alanında da mahir olduklarını söylemek mümkündür. Animizm, tabiat kültleri, Gök Tanrı gibi inanışların şekillendirdiği sihri/büyüsel tedavi yöntemlerine, Uygurlar arasında İslamiyet’in kabulü ile İslami unsurlar eklenmiş, bazı uygulamalar ise geri plana atılmıştır. Bu noktada şifacıların ek olarak uyguladıkları bitki, hayvansal içerikli maddi tedavi yöntemleri gelişim göstermiş ve çeşitlenmiştir.
Türk halk tıbbının oluşumu ve gelişiminde özel bir yere sahip olan Uygur halk tıbbı; sağlık ve hastalık anlayışı, hastalıkların teşhisi, tedavilerde kullanılan yöntemler ve şifacıların vasıfları açısından gerek geçmişte gerekse günümüzde oldukça gelişmiş bir sistem üzerine kuruludur. İnanç sistemi, Doğu Türkistan’ın İpek Yolu güzergâhındaki farklı kültürler ile etkileşimleri, tıp alanında yapılan çeviriler ve yerleşik yaşamın zengin birikimi Uygur halk tıbbının oluşumunda mihenk taşı olmuştur. Bu tarihî ve kültürel birikimi geliştiren Uygurlar, gerek geleneğin icracıları ve kullanılan yöntemler gerekse de sağaltmada kullandıkları unsurlar açısından halk tıbbının sistemli hâle gelmesini ve reçetelendirilmesini sağlamışlardır.
Uygurlar, doğanın iyileştirme gücünü taklit ederek hastalıklara çare aramış, doğa ile iç içe bir yaşamın sonucu olarak geleneksel bilgiyi halk tıbbında tecrübe ile uygulamış ve aktarmıştır. Türklerin doğayı makrokozmos, insanı da mikrokozmos olarak addetmesi ise Uygur halk tıbbının temel felsefesini oluşturmuştur.
Çoğu toplumda olduğu gibi Uygurlarda da ilk tedavi yöntemleri sihri/büyüsel tedavi esasına dayanmıştır. Ancak Uygur şifacılarının halk tıbbının sihri/büyüsel tedavilerine ek olarak maddi tedavi içeriklerini de kullandıklarını, aynı zamanda geleneksel eczalık alanında da mahir olduklarını söylemek mümkündür. Animizm, tabiat kültleri, Gök Tanrı gibi inanışların şekillendirdiği sihri/büyüsel tedavi yöntemlerine, Uygurlar arasında İslamiyet’in kabulü ile İslami unsurlar eklenmiş, bazı uygulamalar ise geri plana atılmıştır. Bu noktada şifacıların ek olarak uyguladıkları bitki, hayvansal içerikli maddi tedavi yöntemleri gelişim göstermiş ve çeşitlenmiştir.