Batılı hayranları İslami bahçeleri uzun süre inananlara vaat edilmiş cennetin dünyadaki yansıması olarak görmüşlerdi. D. Fairchild Ruggles, bunun İslami bahçe sanatının karmaşıklığını ve içerdiği çeşitliliği yok sayan, basitleştirici bir görüş olduğunu söylüyor ve okuru İslam dünyasının bahçelerinde uzun bir gezintiye çıkarıyor.
İslam kültürü tarihsel olarak derin ve çok yönlü olduğu gibi, yapılı çevresinin tarihi de öyledir. Başlangıcında çevreyi ihtiyaçlara göre düzenleme, doğayı ehlileştirme, toprağın bereketini artırma ve kaynakların dağıtılması için okunaklı bir harita oluşturma gibi daha pratik ve “faydacı” amaçları olan İslami bahçeler, Elhamra Sarayı ve Tac Mahal gibi örneklerde aristokratik zevkin, emperyal ihtişamın ve çokkatmanlı bir sembolizmin taşıyıcıları haline geldi.
İster şehirdeki mütevazı bir eve ait olsun, ister duvarlarla çevrili ihtişamlı bir saraya, bütün İslami bahçelerin temel bir ortak noktası vardı: Çehar bağ denen dört parçalı plan. Ruggles’ın Kurtuba’dan Marakeş’e, Kahire’den İstanbul’a, Tebriz’den Delhi’ye kadar İslam coğrafyasının dört bir tarafından onlarca örneğini sunduğu bu geometrik ilke, tıpkı şiirde veznin, müzikte de makamın yaptığı gibi, tasarım imkânlarını kısıtlayarak bahçelerin hamilerini ve mimarlarını yaratıcılığa zorluyordu.
Konu hakkındaki hacimli literatürün yanı sıra şiirlerden, seyahatnamelerden, tarım kılavuzlarından ve minyatürlerdeki bahçe tasvirlerinden de faydalanan İslami Bahçeler ve Peyzajlar, kapsamıyla etkileyici, öğrettikleriyle şaşırtıcı bir kitap.
380 s, Türkçe.