272 s, Türkçe
Dinozorların bile başına geldiyse, bizim de başımıza gelebilir mi?
Sürprizlerle dolu bir hikâye bu: Triyas’ın kısıtlı bir ekosisteminde yaşayan bir grup ufak, uysal yaratık nice felaketi atlatıp Jura’da tüm dünyaya dehşet saçan devasa dinozorlara dönüşüyor. Dünyaya geldiğinde güvercin boyutunu aşmayan bebekleri, erişkin çağında metrelerce uzunluğa, tonlarca ağırlığa ulaşıyor. Ne var ki dinozorların ayaklarının altındaki toprak ve başlarını uzattıkları gökyüzü de yerinde durmuyor, değişiyor.
Ve gün geliyor, devran dönüyor; çeşitliliği baş döndürücü, dehşeti sonsuz bu devlerin 150 milyon yıllık hâkimiyetine son verecek bir göktaşı, dünyanın tarihini baştan yazıyor. Yaşam, yeni bir mecraya giriyor. Dinozor çığlıklarının dindiği sessizliğin ardından, memeliler milyonlarca yıldır saklandıkları karanlıktan çıkıp serpiliyor ve işte içlerinden biri, Dinozorların Yükselişi ve Çöküşü’nü kaleme alıyor! Dinozorlardan geriyeyse, sadece, bu çöküşün yazarının penceresine konan kuşlar kalıyor.
Paleontolojinin genç yıldızı Steve Brusatte felaketler, yeniden doğuşlar ve amansız mücadelelerle dolu bu hikâyenin kadim kahramanlarının peşinde kâh Polonya’nın göller bölgesinde, kâh Arjantin’in dağlık kanyonlarında, kâh Çin’de bir inşaat sahasında iz sürüyor. Brusatte gibi soğuğa, neme, toza, açlığa aldırmadan dünyanın dört köşesinde fosil peşine düşmüş bir avuç maceraperestin işbirliğiyle ortaya çıkan Dinozorların Yükselişi ve Çöküşü, bir yandan Afrika’yı Amerika’yla, T. rex’i martılarla buluşturuyor, bir yandan da dönüp dolaşıp Brusatte’ın o kaçınılmaz sorusuyla karşı karşıya bırakıyor: Bizim de başımıza gelebilir mi gerçekten?
ABD’li paleontolog Steve Brusatte, dinozorların evrimi alanındaki çalışmalarına Edinburgh Üniversitesi’nde devam ediyor.