400 s, Türkçe
Son yıllarda, Bizans dünyasındaki “düalist” inanç ve örgütlenme, tarihçilerin ve ilahiyatçıların giderek artan bir ilgisine mazhar olmaktadır. Hıristiyan dünyasında ana akım inanç çizgisinden oldukça farklı bir görünüm arz eden bu topluluklar ve inançlarla ilgili belge ve metinler zengin bir içerikte olsalar da genellikle parça parça ortaya çıkmaktadır. Özelikle Anadolu’da yaşayan ve giderek batıya yönelen Paulikanlar ana akım Hıristiyanlık tarafından heretiklikle suçlanmış ve batıya yolculukları zorunlu iskan sebebiyle başlamıştır. Bulgaristan’da Bogomil adını alan ve batıya yayılmaları sırasında Katharlar vb. isimlerle anılan Paulikanlar hakkında hemen hemen tüm bilgiler, kendilerini onları yok etmekle görevli sayan Ortodoks ve Katolik kiliselerinin belgelerinden, çokça da lanet metinlerinden boy vermektedir. Tarihe sadece kendi paradigmasından ve inanç sisteminden bakan ve hatta tarihi bugünden bakarak belli bir inanç sisteminin prizmasından geçirme çabası içinde olanlar bu toprakları köksüzleştirmektedir. Bu kitabın içinde yer alan tarihi metinler bu toprakların çok da uzak olmayan dönemlerini anlatmaktadır. Bu metinler dikkatli okunduğunda bugün Anadolu’da varlığını sürdüren kimi inanışların kaynağının çok daha eskilerde olduğu görülmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tarihin üstüne çöken egemen ideoloji tarihi çarpıtmakta, insanları ve inanışları köksüzleştirmektedir. Giderek tarihi eklektik bir biçimde anlatmaya dönüşen tarih yazımı gelişmekte, insanlar kendi geçmişleriyle ilgili hurafelere inanmak zorunda bırakılmaktadır. Son on yıllarda ortaya çıkan gerçeklik Anadolu’da binlerce yıl süren, kesintisiz ama farklılaşan bir inanç sisteminin, etnik bir devamlılığın olduğu yönündedir. Bu bağlamda Janet ve Bernard Hamilton’un bu öncü çalışması, iyi bir seçki sunmaktadır. Hamilton’lar doğu ile batı heretikleri arasındaki bağların sıkı olduğunu ve batıdaki Katharlar’ın Balkanlar’dan fazlasıyla etkilendiklerini Balkanlardaki Bogomiller’in köklerinin de bugün Sivas, Tunceli vb. illere dayandığını göstermektedirler. Bu kitap, Ortaçağ Hıristiyan dünyasındaki, özellikle de Anadolu’daki dinsel geleneklerin hem içiçeliğini hem de farklılıklarını ortaya koyarak bu konudaki algılarımızı dönüştürmektedir. Şimdi yapılması gereken bu konularda daha da derinleşmek ve Anadolu’nun daha sonraki dönemlerinde bu inanışların nerelere evrildiğini ortaya çıkarmaktır.