1966 yılında başlayan ömür içinde, bu kitabın yazılma zamanına kadar binlerce yer, zaman ve insanla dolmuş bir yaşamın sonunda öğrenilenler olduğu kadar öğrenilemeyenler de bir o kadar çok. İhanetler, hainlikler, sadakat ve sevgiyle aşılan bağlılıklar, ayrılıklar, mecburi ayrılıklar ve sonsuza dek süren vedalar... Beni pişiren, beni Merih yapan her şey, bugüne ulaşmam için bir vesile oldu.
Arkeoloji, her zaman keyifle yaptığım bir uğraş oldu. Aslında bu süreci zorlaştıran sadece insanlardı. İnsan zengini olmak için insanlardan vazgeçmek, öyle kolaylıkla alınan kararlardan olmadı. Ancak şunu sizlerle paylaşmak isterim ki, sonunda her insan bir zenginliğin sahibi oluyor. Sadece, sahip olduklarının ne kadar sahte, ne kadar gerçek olduğunu yolun sonuna kadar pek anlayamıyor.
Onlarca imparatorun varlığını gördüğüm şu son 30 senelik süreçte, ayağında çizgili pijamalarıyla sokakta kendi imparatorluğunu unutanları görünce insan, ister istemez üzülüyor. Buradan çıkarılacak sonuç ise, imparator olmaya gerek olmadığıdır. İmparatorluk kurmadan geçirdiğim her günümde; gerçek sadakat ve sevgiyle yanımda olan arkadaşlarıma, öğrencilerime, yaşayan ya da yaşamayan hocalarıma, mesaileriyle bana güç veren ve destek olan meslektaşlarıma sizin huzurunuzda teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Arkeolojinin abisi, paşası, demir yumruğu veya ağır topu olmadan geçirdiğim süre boyunca, büyük bir hobim olan işimle uğraştığım için kendimi şanslı sayıyorum. Adaletli, eğilip bükülmeden, el pençe divan durmadan 30 sene geçirmişim; iyi ki de geçirmişim.
Hayatta tek gerçekliğin korkusuzca yaşamak olduğunu yeni nesillere buradan duyurmak isterim ki, en büyük servet de budur.
Bu kitabı okurken umuyorum ki keyif alır ve zevkle okursunuz. Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
