Aktüel Arkeoloji Sayı 76 (Eylül-Ekim 2020)

218,00 TL
+
SEPETE EKLE
HEMEN AL

96 s, renkli resimler, Türkçe

76. Sayı - Ayasofya Gu¨ç, doğası gereği kalabalık, coşku ve zirvelerden hoşlanır. Zirveler zorlandıkça kalabalık coşar ve esrime ile kendinden geçer, varlığını perçinler. Ayasofya, mimari bir yapı olarak inşa edilmeden önce de iktidarın gu¨cu¨nu¨ gösteren bir sembol olarak du¨şu¨nu¨lmu¨ş ve planlanmıştı. Sonuçta ortaya çıkan da öylesine bir mimari yapı da değildi, hem yapıdan beklenen “gösterge" hem de yapının kendisi birbirini sonsuza kadar tamamlar.

Konstantin bu ku¨çu¨k gu¨zel kenti, Bizantion’u, yeni bir başkent olarak planladığında, sınırsız Roma İmparatorluğu'nu ikiye böldu¨ğu¨nu¨ ve yeni bir gu¨ç merkezi oluşturduğunu biliyordu. Bu yu¨zden Roma du¨nyasına seslenerek tu¨m zengin ve gu¨çlu¨ aileleri kente davet etti ve onlara yeni du¨nyanın, yeni başkentine yerleşmeleri için imkân sağladı. Roma’nın aristokrasisi gösterişin ve zenginliğin sağladığı gu¨çten pay almak için Konstantinapolis’e aktı. Kent, zamanla ayrıcalıklıların savaş alanına döndu¨¨ . Çu¨nku¨¨ en bu¨yu¨k gu¨ce, imparatorluğa sahip olmak olasıydı. Iustinianus da “olasılıkla" bugu¨cu¨ eline geçirmiş ve imparator olmuştu.

Ama, gu¨cu¨ isteyenler onun yakasını bırakmak istemiyorlardı. Ayasofya işte bu gu¨ç savaşına sembol olacak, en gu¨çlu¨nu¨n kim olduğunu simgeleyecekti. Kentin soylu sınıfı, gu¨ç ile gelen iktidarı ele geçirmek ve taraftar toparlayabilmek için sembolik yapılar inşa ettirerek, kalabalığa bir mesaj veriyorlardı. Anicia Luliana bunlardan biriydi ve onun tarafından inşa ettirilen Aziz Polyeuktos Kilisesi, sadece zamanının en gu¨çlu¨ mimari yapısı değildi, "iktidar arzusuna" sembolik bir meydan okumaydı ve bu meydan okuma elbette görmezden gelinemezdi.

Kentte yaşanan bir isyan, imparatorluğun meşruiyetini sorgularken, isyanı bastırmak, gu¨cu¨ yeniden tesis etmek gerekirdi. Iustinianus kenti yakıp yıkan isyanı bastırabilmişti ama ulaşılamaz bir zirve ile bunu perçinlemek istiyordu. Ayasofya işte bu koşullarda inşa edilmişti ve tam da beklendiği gibi, o zamana kadar inşa edilmiş en görkemli ve ihtişamlı yapı olacaktı. Kubbesinin ihtişamı ve ölçu¨su¨, evrenin ku¨çu¨k bir yansıması gibiydi. Böylece evrenin sahibi ya da gu¨cu¨n gerçek sahibi,  tanrı, yeni evine davet edilerek Iustinianus’un gu¨cu¨nu¨ pekiştirdi. Tanrının evine ilk davet Su¨leyman ile yaşanmıştı, Iustinianus sadece tanrıyı yeni evine davet ederek Su¨leyman'ı geçmemişti, kendine meydan okuyan tu¨m öteki iktidar arzulayıcılarını da tarih sahnesinden silmişti. Böylece hem “iktidar arzulayıcılarına" hem de geçmiş çağlara açık bir gönderme ile yapıyı gu¨cu¨n sahibi ile eşitledi. Bu eşitlenme su¨reç içerisinde, kentte kılınan ilk namaz, taç giyme törenleri ya da yeniden ibadete açılma göstergeleri ile yapının "var oluşundaki" gu¨cu¨nden hiç bir şey eksiltmeden ötekine karşı kazanılan zaferin göstergesi olarak kalabalığı coşturmaya devam etti. 

Bugu¨n Ayasofya’yı bu su¨reçten ayrı du¨şu¨nmek zor olsa da yapıyı bir gu¨ç göstergesinden ayrıştıran en gu¨zel uygulamanın mu¨ze olduğunu da kabul etmek gerekir.

 

Aktüel Arkeoloji Sayı 76 (Eylül-Ekim 2020) Aktüel Arkeoloji Sayı 76 (Eylül-Ekim 2020) 9771307575003-76 Aktüel Arkeoloji Sayı 76 (Eylül-Ekim 2020)